27 Nisan 2012

Vayy be..

İçinden geldiği gibi yazmak

Uzun zaman oldu yazmayalı. Şimdi bile belki biraz tesadüf belki yine kendi saflığımla yazıyorum. Bir okuyucum var. O kadar ilginç ki benim için. Yazdıklarımı takip eden ve okuyan birisi. Ne kadar tuhaf olduğuna bakmaksızın anlatmak istediğimi anlamaya çalışan bir takipçi. Çok merak ederdim insanların neden kendi duygu ve düşüncelerini yazmak gibi zor bir eylemle neden başkalarına aktarmaya çalıştıklarını veya en çok merak ettiğimde genelde okuduğum kitaplardaki yazarların kişilikleri olurdu. Aynısı ile karşılaşınca (öyle olduğunu kabul ediyorum) tuhaf hissettiriyor. Hiç anlamdıramadığınız bir yazma dürtüsüne dönüşüyor. Yazdıkça rahatlıyorsunuz. dışarı çıkıp haykıramadıklarınızı, başka insanların bilmesini istemediklerinizi şu blog'a yada bir kağıt parçasına aktarınca sanki hafifliyorsunuz. Bazen eziliyorsunuz o yükün altında hatta. Kendinizi bir yerlere atmaya çalışıyorsunuz. Dışarı çıkıyor sessiz gecede boş yollarla konuşuyorsunuz, yağmuru bekliyorsunuz yağmur yağsın da sokaklar boşalsın sizden taşan o göz yaşlarını göremesin diye. Şimdi diyeceksiniz erkek adam da ne gezer göz yaşı falan diye ama öyle değil. Hayatın bir çok şeyine karşı koyabiliyorsunuz. Karşılaştığınız veya karşınıza çıkan bir çok şeyi içinize atıyorsunuz. Söyleyemedikleriniz, anlatamadıklarınız, yapamadıklarınız hepsi. Bazen de o yağmurlarda kendinize itiraf ediyorsunuz bazı şeyleri. Yaptığınız yüreğinizi sızlatan hataları, kaçırdığınız fırsatları veya geriye dönüp bakıp pişman olduklarınızı bir bir itiraf ediyorsunuz kendinize. Yağmurla beraber akmasını,üzerinizden gitmesini istercesine. Yağmurla beraber temizlenmek üzerinizdeki kirlerden kurtulmak istercesine. 
İşte yazmanın da birilerinin okuduğunu, okuyanları tanımadığınız ve onlarında sizi tanımadığı zaman verdiği his buna yakın. Hatta biraz daha hafifletici olduğunu söyleyebilirim.Tüm bunların yanında zorlukları da var yazmanın. Helede birilerinin okuduğunu bildikten sonra. İster istemez daha düzgün cümleler kurmaya çalışıyorsunuz. Belki sadece sizin anladığınız , sadece sizin dünyanızda bir şeylere karşılık gelen kelimeler yerine onları genellemeye çalışıyorsunuz.  İmla  hatalarına dikkat ediyorsunuz. En önemlisi ise ne olursa olsun korkuyorsunuz biraz. Yazdıklarınızı sizi tanıdığını sanan insanların okumasından, yanlış anlaşılmaktan veya hiç anlaşılamamaktan. Tüm bu nedenlerden dolayı yazdıklarınızı yayınlamadan önce defalarca kontrol ediyorsunuz belki. Her gün yorum yapılmış mı diye defalarca diriyorsunuz çölün ortasındaki bu su birikintinize.
Her ne olursa olsun. Bir kişiden gelen yorum sizi mutlu ediyor. Yazarken saç baş yolduğunuz, sitreslere girdiğiniz , onca zahmete girdiğiniz her şey bir anda anlam kazanıyor. Hele ki yazınızın bir şeyleri etkilediğini bildiğinizde daha da artıyor bu anlam.
Kıssadan hissemize gelecek olursak. Yazmak onca meşakatine rağmen, o kadar korku vermesine rağmen bildiğim en iyi rahatlama yöntemleri içerisinde. O yüzden herşeyi bir kenara bırakıp yazın. Yazmaya devam edin. Sadece siz okusanız dahi yazdıklarınızın sizin dışınızda bir yerde olması veya sizin dışınızda başkalarının bilmesine izin verin. Çünkü evren çok büyük. Sizin gibi olan, sizin yaşadıklarınızı anlaya veya yaşayan daha da önemlisi belki yazdıklarına ihtiyacı olan insanlar vardır. Onlar için yazın...