5 Haziran 2012

Şövalye ile Lord

Macera -I-
Çok uzun zaman önceydi her şey. Büyü ve hayaller terk etmemişti henüz dünyayı. İki insan vardı. İkisinin de amacı farklı ama aynı yolda yürüyen. Biri karşısına çıkacak efendisini bekliyor diğeri ise kaybettiği prensesini arıyordu. Pek çok diyar dolaşmışlar pek çok şehirde nam salmışlardı. Hikayeleri çocukların dillerine şehirlerin her yanında yankılanırdı. 
Çok yorulmuştu şövalye. Hemen Lord ile beraber yol kenarında bir ağacın altına oturmuşlardı bu yüzden. Her zamanki sohbetlerinden, dünyada ki bu büyü den ve aradıklarından bahsediyorlardı birbirlerine. Yolun karşısında derenin yanında bir anda prenses ve yanındaki kalabalık belirdi. Lord ile şövalye şaşırmıştı. Çünkü Şövalyenin hizmetini sunabileceği bir efendiyi bu kadar çabuk beklemiyorlardı. Şövalye ilk başta inceledi. Kendisinin efendisi olabilecekmiydi yada kendisi o efendiye layık bir şövalye olabilecek-miydi. Konuştular ve tartıştılar Lord'la uzun uzun. Konuşuyorlardı ama bilmiyorlardı ne olacağını. İzlemeye başladılar.
Bir kervan geldi. Eğlenceli ve küçük bir kervan. Ticaret kervanıydılar. ve kırmızı elma satıyorlardı. Prenses ilgi gösterdi bu kervana. Her ne kadar şövalye anlamasa da. Lord ise hemen kervanı durdurup prenses için şövalyenin elmayı almasını söyledi. Şövalye kararsızdı. Kervan yanlarından ayrıldıktan sonra prensesin yavaşça takip edip. Prensesin beğendiği elmayı aldı. Aklında bir çok soru vardı. İlki neden Bu elmayı aldığı idi. Sonra kervana geri yetişip bu elmayı prensese vermeleri karşılığı onlara bir kere altın vereceğini söyleyip onları ikna etti. Kendisi tekrar Lordun yanına Ağaçların altına döndü ve izledi uzaktan. Yine de Şövalye etkilenmişti. Prensesteki o merhamet ile efendisi olabileceğini düşünüyordu. 
Kervan elmayı götürdü ama prensese vermedi. Prensesin yanında ki büyücü aldı kervandan elmayı. Ne düşündüğünü ne planladığını anlayamadı Şövalye ve Lord.
Şövalye konuşmalıyım. efendim olup olmayacağını sormalıyım dedi. Lord da tabi ki her zaman ki gibi yol arkadaşının yanındaydı. Yolun karşısına geçtiler ve yavaş yavaş yaklaştılar prensesin heyetinin yanına. Şövalye tam prensesle konuşacak . İlk başlarda bir efendiye nasıl söylemeli bilmiyor. Toplamaya çalışıyor. Ama bu sırada büyücü giriyor araya ve neden geldiklerini soruyor. Cevap veremiyor Şövalye. Çünkü başka şeyleri toplamakla düşünmekle meşgul. Özellikle de doğru efendi olup olmaması konusunda ama büyücü izin vermiyor konuşmasına ve uzaklaştırıyor onları. Şövalye ve Lord anlam veremiyor buna. Kızgın olsalar da geri dönüp atlarına bindiler.
Sonra o kızgınlıkla hızlı bir şekilde güneşin battığı yöne sürdüler atlarını.. Arkadarındaki büyücü ile Prensesi unutmak istercesine...
To be Continued...