9 Aralık 2020

Karınca ile Ağustos Böceği

Ağustos Böceği ile Karınca Macerası

Hepimiz biliriz bu hikayeyi. Farklı faklı anlatımları olsa da genel olarak hepsi aynıdır. Süreli çalışan bir karınca, yatan ve saz çalan bir ağustos böceği. Karıncalar hep aynıdır aslında. Herkesi karınca sanırlar. Herkesin kendileri gibi çalışmasını bir şeyler yapmasını beklerler. Farklı olan olduğunda ise sinirlenir, kendilerini yerler. Sürekli dürterler ağustos böceğini çalışsana, şu iş var şunun ucundan tutsana diyerek. Tabi hiç bir zaman dikkate almaz bunları ağustos böceği. Kendine göre çok çalışmıştır zaten. Sabah uyanmış, yürümüştür ya. 

Yine de sorun ağustos böceğinde değil bence. Sorun ona takılan karınca da. Dünya böyle demesi lazım. Boş vermesi lazım ama yapamıyor işte. Yine de tam emin değilim. Bazen düşünüyorum ben mi yanlış düşünüyorum dünya da. Sorun bende mi? Aldığım işi bitirmek için 2-3 saat ara vermeden çalışmak çok mu absürt. Başkasının göremediği sorunlarla boğuşup onu düzeltmek. Sadece biri bana bir şey söylediğinde çalışmak ve sadece o şeyi düzeltmek mi gerekli gerçekten. Hiç bir zaman mükemmel olduğumu veya en iyisini yaptığımı düşünmedim. Her zaman şunları da yapabiliriz ile bitiriyorum aslında işleri. Vaktim el verdiğince elimden geleni yapmaya odaklanıyorum. Yine de olmuyor.

Kaç kişiye sorarsam sorayım aynı cevabı alıyorum. Çok çalışıyorsun. Sürekli bir iş çıkıyor. Sağdan - Soldan, Oradan - Buradan sürekli birileri bir şeyler istiyor. Herkesin bir şeylere ihtiyacı var. Burada da bu ihtiyaçlar için çalışıyorum. O zaman bunları bitirmem veya bitirmeye çalışmam normal değil mi?

Bazen diyorum bırak bu ayakları. Sende ağustos böceği ol. Sende şarkı söyle, saz çal. 10dk sonra bakıyorum saz çalayım derken bu sazın akordu yapılmamış, telleri eskimiş, cilası soyulmuş bunları düzeltirken buluyorum. Birde diğer tarafta zamanımı ayırıp ta bitirebileceğim işin vicdan azabı geliyor. Teller değişip sazın işi bitince bırakıp geri dönüyorum. 

Böyle böyle derken zaten hiç sevmediğim insanlarla diyaloglarımı iyice azaltıp sadece zaruri konuşmaya başlıyorum. Burada yanlış anlaşılmasın, ağustos böceği ile defalarca konuşmaya çalıştım, kraliçe karıncaya veya diğer habitata derdiğimi anlattım. Yine de hepsinin farkında olup ağustos böceği çalışmıyor demesin rağmen bir şey değişmedi.

Artıkta değişeceğini düşünmüyorum. Sorun oradan yine bana geliyor çünkü. Tembelliğime, miskinliğime geliyor. Neden ağustos böceğine katlanıyorum? Neden bu kraliçe karıncaya uyuyorum? Neden bu kolonideyim? Benim elimde olan ve değiştirebileceğim tüm bu soruların cevaplarını bilmeme rağmen bu cevapları değiştirmek için herhangi bir çaba sarf etmiyorum. Önceden de bahsettiğim Azrail ile olan anlaşmama uymayan azrail efendi sebebi ile hala uzatmaları oynadığımı düşünmekten alamıyorum belki de kendimi.

Bilmiyorum. Yazıyorum öylesine. En azından bir yerlerde bir şeylerim kalsın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

hmm