22 Temmuz 2020

Bööööö

He he he He he.
Tutmamış kehanetim ile tekrar geldim. O kadar attık. Tuttuk. yok şöyle yok böyle. sonra yine döndük dolaştık kürkçü dükkanımıza geldik. Kehanetimiz tutmadı. neymiş içimizdeki hismiş te Allah' ım ya. En kötüsüde o kadar inandırdım kendimi ama çıkmayınca. Haydii şimdik bul napcaz. 
Tabi tüm bunların yanında iş yerinde ilk başta "gerekiyorsa hepimiz kodlarız" diye başlayan proje bir kaç kişinin sırtına kalıp birde bu işin denetimi girince, yanında da sürekli farklı işler kitlenince pek bi hevessiz pek bi cansızdım bu yıl. Tam isyan bayraklarını çekmiştim ki CORONA çıktı. 5 senedir belki ilk defa 2 hafta işten uzak kaldım. Sonra tamamen saldım. Napsam napsam diye kafası koparılmış tavuk gibi dolandım bir süre. Mangalara, animelere, dizilere vurdum kendimi. Öyleki 100 bölüm üzeri çoğu shonen webtoon, mangaları bitirdim. Netflixte delicesine bir seri yaptım. Tabi sonunda her zamanki gibi sıkıldım. sonra başladım udemy ye. bir kaç seri derken, birazda corona saolsun online eventler vs. sürttüm durdum. Açıkcası burası hiç te aklıma gelmedi. Sonra gezerken bi baktım bura vardı. dedim ölmediysek şuraya bi küçük not iliştirelim. 
Kıssadan hisse olarak bu ara çok iyi geldi. Yeniden oturup düşünme fırsatı buldum. Sürekli dilimdeki İstanbul' a gitmek için gerekli adımlarımı belirledim. Kendi kariyerimdeki eskik noktalarımı çıkardım. Görseniz korkarsınız listeyi. Rutinler oluşturmaya başladım. 100. kez oyun dünyasına ara verdim. Onepice isimni verdiğim yeni bilgisarımı aldım. (ki kehanet sebebi ile hiç bir şey edinmiyordum. küçük bir kitaplığım oldu. biraz doldu.). Az konuşuyordum zaten daha da az konuşmaya başladım. Boş muhabbetlerden ve ilgimi çekmeyen insanlardan yapabildiğim en kısa yoldan kurtuluyorum. Bunu yapmak için en pratik yöntemim kulaklık. Kulağımdayken duysamda duymamış gibi, görsemde görmemiş gibi davranıyorum insanları. Bilmem nereye kadar devam ettirebilirim bu oyunu ama. Bazıları ufaktan anlamaya başladı. 
Bu yıl sanki biraz daha büyüdüm gibi, azıcık ama. Ara ara yine boşa sarıyorum. Daha az ama eskisine göre. Biraz daha plan kurmaya çalışıyorum. Biraz daha araştırmaya, biraz daha bir şeyler üretmeyi deniyorum. Biraz daha farkındayım bazı şeylere yetişmek için ilk önce o okyanusun dibinden yukarı çıkmam gerektiğinin. ilk önce o yukarda olanları yakalamam gerektiğinin. Ancak ondan sonra etrafıma bakıp karayı görüp ona doğru yüzebileceğimin. Ne kadar zorlasamda bazen eskiye dönüyorum. Devam ettiremiyorum. Yüzeye doğru çıkarken bırakıyorum bazen kendimi. Bir dinginlik olup tekrar yavaş yavaş batıyorum sanki. Aynı canın bir şeyler ister ama ne olduğunu bilmezsin. Buz dolabının kapağını açarsın ona buna bakarsın sonra olanlardan kendine biş yaparsın. Açlığın gitsin diye. ama ilk ısırışta bilirsin bu değildir aslında canının çektiği. seni buz dolabına sürükleyen.İşte bu okyanusta da böyleyim. çıkmalıyım, gitmeliyim, yüzmeliyim diyorum ama aradığım bu mu değil mi bilmiyorum. Bazen bakıyorum herkes kendi okyanusunda farklı farklı işlerle uğraşıyor. Kimi benim anlam veremediğim şeyleri dert ediyor, kimi benim dert saydığım şeyleri görmezden geliyor. Bazende baktığımda ne kadar derindeysem kimseyi göremiyorum. 
Görüyorum ki yine saçmalama performsımdan bişi kaybetmediğim gibi bir sonuca bağlayamama sendromumuz devam ediyor. Yine burada kesicem. Yarıda bir şey olmadan. pıt diye. umarım devamını getiririm.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

hmm